ZULÜM İLE ABAT OLANIN AKIBETİ BERBAT OLUR
Adaletin tersi olan zulüm, dinimizce yasaklanmış ve büyük günahlardan sayılmıştır. Zulüm yapanlara “zalim”, zulme uğrayanlara da “mazlum” denir. Allah’ın kullarına asla zulmetmediği, zulmedenleri de sevmediği, zalimlerin kurtuluşa eremeyeceği birçok ayette açıkça bildirilmiştir. (Mesela bk. Yusuf 44, Ali İmran 86, Enam 21).
Hz. Peygamber’in (s.a.s.); zulmetmekten ve zulme uğramaktan Allah’a sığınmayı öğütleyen, mazluma yardımcı olmayı emreden ve onun bedduasını almaktan sakındıran pek çok emir tavsiyeleri vardır.
Tanınmış diktatörlere bakıldığında pek çok ortak yönlerinin olduğu görülür: Yavaş yavaş yükselmek, kontrolü ele alınca da muhalif sesleri susturmak; kendileri lüks ve şatafat içinde yaşarken, insanları yoksulluğa mahkûm etmek; kaybedeceğini hissedince de, her türlü zulüm yapmaktan kaçınmamak…
Diktatörlerin çoğu, kendini ilahî bir lütuf olarak görür ve asla yenilmeyeceği kanısına kapılır. Ahiretteki hesap yokmuşçasına zulümlerine devam ederler. Allah’ın şu uyarısını da hatırlamak istemezler: “Sakın Allah’ı zalimlerin yapmakta olduklarından gafil sanma! Onları, gözlerin yuvalarından dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor”(İbrahim 42).
Peygamberler, zalimlere ve zorbalara karşı yılmadan mücadele etmişlerdir. Nemrut, Firavun, Ebû Leheb, Ebû Cehil gibi zalimler; mazlumlara zulmedip kan ve gözyaşı üzerine saltanat kurmaya çalışırlarken; peygamberler, mazlumların yanında olmuş, hak ve adaletin zaferi için çalışmışlardır.
Müslüman, hüküm verirken, ölçüp tartarken, şahitlik yaparken hislerine mağlup olup adâletten ayrılmamalıdır. Yöneticilerin, emri altındakilere; öğretmenlerin, öğrencilerine; anne-babaların aile bireylerine adaletsiz davranmaları zulümdür. Birinin namusuna göz dikmek veya yalan söyleyerek onu kandırmak da zulümdür.
Kul ve kamu hakkına girmek zulümdür. Başkalarının hak ettiği yerlere, çeşitli yollarla tanıdıklarını yerleştirmek de zulümdür. Bu tür kayırmalarda; birinin hakkı gasp edilmiş, diğerinin haksız kazanç sağlamasına sebep olunmuştur. Her iki taraftaki kişilerin, ahiret gününde, sebep olanlardan davacı olacağı unutulmamalıdır!
Mümin, zulme taraftar olamaz ve zulmü alkışlayamaz. Zulüm karşısında susamaz ve asla zalimin destekçisi olamaz. Allah’ın emrettiği şekilde, her zaman hak ve adaletten yana olur. Bu gerçeği Mehmet Akif, şöyle dile getiriyor: “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem/Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem…” “Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam/Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam…”
Tarihte, adaletten ayrılıp hakkaniyet ölçülerini tanımayan zalimlerle ilgili sayısız örnekler vardır. Bu zalimlerin son anları araştırıldığında perişan halde can verdikleri görülecektir. Mesela Alman diktatör Adolf Hitler, ömrünün son günlerini bir sığınakta büyük depresyon içinde geçirmiş ve neticede siyanür içip intihar etmiştir. İtalyan diktatör Mussolini, kendisine hakaret olsun diye bir meydanda ayaklarından asılı bırakılmış ve günlerce orada bırakılarak kokuşmuştur.
Babil’in güçlü ve zalim hükümdarı Nemrut, kendisini kral tanrı ilan etmiş ve Hz. İbrahim’in tevhid inancına karşı çıkarak onu ateşe atmakla tehdit etmişti. O zalimin ölümüne bir sivrisinek sebep olmuş. Böylece, en azgın bir zalimin bile küçük bir şeyle çökebileceği gösterilmiştir.
Antik Mısır’ın en güçlü hükümdarlarından olan Firavun, iktidarını kötüye kullanarak halkını köleleştirmiş ve kendisini tanrı ilan etmişti. Sonuçta Kızıldeniz’de boğularak helak edilmiştir. Bu olay, zulmün ve kibrin, ilahi adalet karşısında nasıl çöktüğünün en belirgin örneklerinden biridir.
Osmanlı sultanları, bu gerçeği görmüş olmalılar ki, her sabah sarayın balkonuna çıkarlar; askerlerin, “Mağrur olma sultanım, senden büyük Allah var!” diye bağırmalarını dinlerler, günlük mesaiye öyle başlarlarmış.
Atalarımız, “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste!” derken; Hak ve halk şairi Yunus Emre de, “Zulüm ile abat olanın, akıbeti berbat olur” diyor. Yüce Allah, bizleri zalimlere meyletmekten muhafaza buyursun inşallah.
(Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi, TDV Kuran Yolu Tefsiri, Cennet Özmen-Her Haksızlık Bir Çeşit Zulümdür)
Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni